Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Oğuzhan Asiltürk'ün hayatını kaybettiğini duyurdu.
Kovid-19'a bağlı gelişen zatürre nedeniyle Ankara Şehir Hastanesi'nde tedavi gören Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Oğuzhan Asiltürk, 86 yaşında hayatını kaybetti. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:
"Yüksek İstişare Kurulu Başkanımız, yol arkadaşımız ve dava adamı Oğuzhan Asiltürk ahirete irtihal etmiştir. Milletimizin ve camiamızın başı sağolsun. Mekanı cennet, makamı âli olsun."
OĞUZHAN ASİLTÜRK KİMDİR?
Oğuzhan Asiltürk, 25 Mayıs 1935 yılında Malatya'nın Hekimhan ilçesinde dünyaya geldi. Oğuzhan Asiltürk, İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'ni bitirdikten sonra siyasete girdi. İçişleri ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak görev yaptı.
Merhum Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile omuz omuza mücadele eden Oğuzhan Asiltürk, Milli Selamet Partisi (MSP) davası nedeniyle bir yıl gözaltında kaldı, yargılandı beraat etti. 10 yıl süreyle siyasetten yasaklanan Asiltürk’ün yasağı 1987 Anayasa referandumu ile kalktı.
Yasak sonrasında ilk kongrede Refah Partisi genel sekreterliğine getirilen Asiltürk, 11 yıl sonra tekrar Malatya'dan milletvekili seçildi, daha sonra Fazilet Partisi'ne girdi. Erbakan'ın vefatının ardından Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu başkanlığına seçilen Oğuzhan Asiltürk'ün "Sosyal Yapının Güçlendirilmesi" adlı kitabı da bulunuyor.
Milli Görüş'ün son partisi Saadet Partisi'nin kurucuları arasında yer alan ve Milli Görüş Vakfı Genel Başkanlığını da yürüten Oğuzhan Asiltürk evli ve dört çocuk babasıydı.
MHP LİDERİ BAHÇELİ'DEN TAZİYE MESAJI
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün vefatına ilişkin, “Milli Görüş’ün kurucularından Oğuzhan Asiltürk’e Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum” ifadelerini kullandı.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabından Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün 86 yaşında hayatını kaybetmesine ilişkin başsağlığı dilediği bir paylaşım yaptı. Bahçeli, Asiltürk’ün Türk devlet ve siyaset hayatının muhterem isimlerinden birisi olduğunu ifade ederek, “Aynı zamanda Milli Görüş’ün kurucularından ve Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanlığı görevini de yürüten Oğuzhan Asiltürk’ün vefatından büyük bir üzüntü duyduğumu bilhassa ifade etmek isterim” dedi.
MHP lideri Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:
“Ebediyete irtihal eden Merhum Oğuzhan Asiltürk’e Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyor, saygıdeğer ailesine, Saadet Partisi camiasına, sevenlerine ve aziz milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum. Mekânı cennet, ruhu şad, kabri nur olsun.”
CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU DA BAŞSAĞLIĞI DİLEDİ
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hayatını kaybeden Oğuzhan Asiltürk’ün vefatı nedeniyle Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nu telefonla arayarak başsağlığı dileklerini iletti.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün vefatı nedeniyle, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nu telefonla aradı. Oğuzhan Asiltürk’e Allah’tan rahmet dileyen CHP lideri Kılıçdaroğlu, Milli Görüş camiasına da başsağlığı dileklerini iletti.
ASLININ ERMENİ OLDUĞU İDDİA EDİLMİŞTİ
Oğuzhan Asiltürk'ün aslında Ermeni olduğu gerçek ismini kamuoyundan gizlediği iddiaları yaşamı boyunca bazı çevreler tarafından sürekli dillendirildi. (Not: sosyotel.com olarak yayın politikamız ırk, din, dil, mezhep ayrıştırmasına kesinlikle karşıdır. Burada verilmek istenen bir kişi hakkında dile getirilen iddiaları tarafsız bir şekilde okuyucuya vermektir. Yorum okurun kendisine aittir.)
Hatta el-aziz.com isimli bir internet sitesinde Oğuzhan Asiltürk'ün "Ermeni" olduğunu yönelik bir makale kaleme alınmıştı.
İşte o makale ve iddialar:
Duyduğumuza göre, 54. Hükümet sırasında Tansu Çiller, Oğuzhan Asiltürk’ü bir konuda Erbakan’a şikâyet etmiş. Erbakan Tansu Çiller’e şöyle yol göstermiş: Git de ki, bak çok ileri gidersen senin Ermeni olduğunu açıklarım!
Herkesin gözleri önünde geçmiş olan nice olayları bunca yıldır sürekli anlatmamıza rağmen kafasını kuma sokan Millî Görüşçülerin gözüne şu yazıyı sokmak istiyoruz…
Bakalım hala Oğuzhan Asiltürk’ün Ermeni olduğunu kabul etmemekte diretebilecekler mi?
İşte Oğuzhan Asiltürk’ün Ermeni olduğunu belgeler nitelikte Evrensel Gazetesi ve “Ruh Halimin Güvercin Tedirginliği” adlı Ermenilere ait Facebook grubunda Hrant Dink’in ardından Ermeni bir yazar tarafından yayınlanmış o yazı:
23/01/2007
Kirve Hırant
Tevfik Taş
“Söyle nedir kanayan Sen, sen gözleri karanlıkta da gören.”
“Söyle nedir kanayan
Sen, sen gözleri karanlıkta da gören.”
Mıgırdıç Margosyan, benim güzel, benim bilge Ermeni kirvem, biz Anadoluyuz… Anadolu’nun bir kasabasında, köyünde, mahallesinde biri öldüğünde, herkes onun kendi köyündeki, mahallesindeki yakınına, hısımına başsağlığına gider. Sen, Hırant Dink’in bizim köyümüzdeki, Evrensel gazetesindeki yakınısın; başın sağ olsun Mıgır Ustam, hanen, gençlerin, cemaatin sağ olsun Kirve Mıgır. Yurdun sağ olsun çiçek kirvem, toprağın, insanlığın…
Sen Metin Göktepe’ye “Mektuplar” yazarken kirvem, Hırantımızı vurdular.
İkisi şimdi aynı göğün altında, aynı toprakta, aynı kaderde buluşacaklar. Biz, Kirve Mıgır hangi sözcükleri hangi puntolarla bağırırsak bağıralım, bütün o sözcüklerin, çığlıkların arkasında keskin, ayazsı bir acı kalır.
Biz Anadoluyuz!..
Dudaklarımızın kanı çekilir kirve, elimiz varmaz olur işe.
Üryan bir acı işte.
***
Başın sağ olsun Hakkı Özdal. Ülkemin, ince Ermenisi aklın, düşlerin, hayretler büyüten sözün sağ olsun. Jaklin Çelik, öykümüzün zarif yüzlü Ermenisi, başın sağ olsun… Öykülerin, dilin, erdemin, Anadolu sevgin sağ olsun.
***
Ey Durmuş Durduyan’ı Oğuzhan Asiltürk’e çeviren; Ey Oğuzhan Asiltürk namıyla bir adamı Erbakan’ın emrinde halkların, gençlerin üstüne süren kahpe devran, sana başın sağ olsun diyemem; öldürülen benim hemşerim, Hırant benim kapı komşum; yolundan, dilinden, sevgisinden, özünden dönmez hısımım, dostum, yol arkadaşım.
Öldüren sensin.
***
Hırant Dink’i öldürdüler.
Benim Hırant’a bir yazı borcum var.
Onun gazetesine, Kızıl Afiş’i, Michel Manukyan’ı yazacaktım. Türkiye’den gidip II. Dünya Savaşı’nda Paris’te faşistlere karşı “Göçmen İşçiler Direnişi’ni örgütleyen o genç Ermeni’yi yazacaktım. O direnişin elebaşını… Tembellik ettim, durmadım sözümde.
Van’ı yazmıştım ben Atlas dergisine, Agos’ta çok beğenilmişti yazı. Bir yaz akşamı, Hırant’la Beyoğlu-Nevizade Sokak’ta karşılaştık. Ben, Paris’ten gelmiştim
“Van’ı okudum” dedi,
“Nasıl, nasıl güzel yapmışsınız, ne güzel tasvirler çıkarmışsın Van’dan,” Bana rakı doldurdu, kadeh tokuşturduk.
O zamanlar henüz bu kadar “ünlü” değildi. Leş yiyiciler, insan düşmanları henüz tam sarmamıştı etrafını.
“Ne güzel fotoğraflar,” dedi. Fotoğraflar söz konusu olunca ben, İzzet Keribar’ı anlatmaya başladım “Yaşlı bir adam mıdır bu” diye sordu.
“Yaşlı” dedim “ama bizden genç.”
Güldü, gülüştük.
“Görüyor adam, güzel görüyor” dedi. “Hani klasik romancılar nasıl bi yeri, bi adamı çizer, fotoğraf, resim haline getirir ya, tam öyle. Okunacak şey haline getiriyor.” Ahdamar Adası’nı konuştuk, duvarlardaki figürleri, yazıtları. Söylencelerine güldük.
***
Hırant’ı öldürdüler. Kapımız, bacamız kan. Michel Manukyan’ı Fransa’da faşistler kurşuna dizdi. Ve kötü bir afişin tam orta yerine basıp resmini “elebaşı” diye yazarak yanına Paris sokaklarına astılar. Faşistler şu sözcüklerle onları aşağılamak istedi:
“BUNLAR MI ÖZGÜR OLAN!”
Ama işte Fransa’nın büyük ozanı Aragon, dünyaya şiirle duyurdu gerçeği:
“Gün boyu bakmadan geçti gitti insanlar
Durmadı ama kimi eller karartmada
‘Fransa için öldüler’ diye yazdı afişe”
***
Hırant’ı faşistler kurşuna dizdi. İdam fermanını ilan ederek kurşunladılar onu. Seçerek, planlayarak, adım adım söyleyerek öldürdüler arkadaşımızı.
Bir metni, bir yazıyı okumasını bilmeyen, (hayır… bilmek, okumak, anlamak istemeyen) hukukçular öldürttü onu.
Ermeni şovenizmiyle alay ettiği satırlar, “Türklüğü aşağılamak” olarak yorumlandı.
Tuhaf değil mi?
Bunlar hâlâ hukukçu.
Ve ben, Türklüğün bu biçiminin sahiden akıldan, basiretten yoksun ve doğal olarak aşağılık olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum. Hırant öldürüldü.
Katillerin “Büyük Türk Adaleti” dedikleri her neyse sanırım yerini buldu.
İttihat ve Terakki’den bugüne gelen, o vahşi politikayı kendine kılavuz edinen bütün partiler ve oluşumlar şimdi mutludur. O gâvur, o Ermeni öldü.
Şimdi kına gönderelim onlara, kına yakıp salınsınlar bu kanın, bu acının içinde.
Ülkem, ecirler, halklar başımız sağ olsun.
***
“Michel Manukyan’ı yazmak iyi olur” dedi. “Türkiye başka bir Manukyan’la bizi yanlış tanıdı durdu. Basarız Kızıl Afişi de. O Manukyan değil, asıl bakılası, sevilesi bu Manukyan demiş oluruz.” Şakasını yapmadan önce kendi bastı kahkahayı:
“Yahu diyecekler ki ‘bu gavur Ermenilerde de bir düzgün Manukyan yok. Al işte bu da kızıl çıktı.’ Gel de gülme!..”
Güldük. Gülüştük.
Gülüşün sağ olsun Margos, bizi gülümseten dilin sağ olsun.
Başın sağ olsun, bize bu güzelim türküyü armağan eden Harputlu sevdakar:
“Bahçelerde mor meni / Verem ettin sen beni / Ya sen İslam ol Ahçik / Ya ben olam Ermeni.”
Sizin nefesleriniz, demeleriniz sağ olsun ülkemin Bektaşi edebiyatına, büyük türküler armağan eden, Türkçeyi cümle Osmanlı sultanından, şairinden daha berrak kullanan Ermeni-Bektaşi âşuğları (âşıkları) Kul Miskin, Harabi, Âşık Vartan, Civan Ağa, Zeki Nikabi, Hayrani, Coşkuni, Turab Dede, Artin Baba, Dersimli Sarkis Zeki ve daha niceleri. Siz sağ olun Aleviler, Kürtler, Poşalar, Çingeneler, Ermeni Çingeneler, Rumlar, Süryaniler, Lazlar, Çerkezler, Yezidiler ve Anadolu alaşımının kimyasında varolan, var olacak her damla…
***
Agos’un internet sayfalarında yayınlandı Van yazısı. Gönendirdiler beni.
Ama ben ona verdiğim yazı sözünü erteleyip durdum. Kirvem ama sözüm söz, sana faşizme karşı göçmen işçileri örgütleyen o güzel Ermeni gencini yazacağım. Fransız olmadıkları için, Fransızların adlarını bile söylemekte zorlandıkları o adamların nasıl yollar yarattığını, laboratuarlarda nasıl Molotof kokteylleri yaptıklarını, faşizme nasıl üstün geldiklerini bir kez daha konuşacağız.
Hırant senin adın ateşin canlılığı demek. Ataklık demek. Anadolu demek.
Hırant seni gencecik bir çocuğa vurdurdular. Hırant seninle birlikte onu da, o küçücük zavallı böceği de öldürdüler.
Hırant ağlamak insanın hayvan halidir. Hayvan halidir çünkü insan çare bulamaz olunca, aklı işe yaramayınca ağlar.
Hırant ağlıyorum.
Sana şimdi Aragon’un Michel’e ve arkadaşlarına olanları anlattığı şiiriyle veda ediyorum. Senin aydınlığını, dostluğunu, yoldaşlığını işlerimizde, eylemimizde yaşatacağımızı bilmeni isteyerek veda ediyorum sana.
AFİŞ
Ne zaferdi istediğiniz ne gözyaşı
Ne hüzünlü org ne son duası papazın
…
Yaptığınız kullanmaktı silahlarınızı
Ölüm gözünü kamaştırmaz partizanın
Asıldı yüzleriniz tüm duvarlara
Gece ve sabah karasıydınız, korkutucu, süzgün
Bir afiştiniz, kızıl bir kan lekesi gibi
Adlarınızı bile söylemek öylesine güçtü ki
Görenleri dehşete salsın istediler
Sizi kimse Fransız olarak görmez gibiydi
Gün boyu bakmadan geçti gitti insanlar
Durmadı ama kimi eller karartmada
‘Fransa için öldüler’ diye yazdı afişe.
İşte yazının yayınlandığı linkler:
http://www.evrensel.net/v2/haber.php?haber_id=3556
https://www.facebook.com/topic.php?uid=85820685025&topic=6227
https://www.facebook.com/group.php?gid=85820685025