Türk halk müziği sanatçısı Musa Eroğlu'nun eşi Fatma Eroğlu, bir süredir tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.
Musa Eroğlu'nun eşi Fatma Eroğlu, bir süredir İstanbul'da, yaşlılığa bağlı hastalıkları nedeniyle tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. 72 yaşında hayata gözlerini yuman Fatma Eroğlu'nun cenazesi, yarın memleketi Mersin'in Mut ilçesinde toprağa verilecek.
MUSA EROĞLU KİMDİR?
Türk halk müziğini güçlü sesi Musa Eroğlu 1944 yılında Mersin'in Mut ilçesinin Kumaçukuru köyünde doğdu.
Alevî Tahtacı Türkmenleri'ndendir. Ortaokulu yarım bıraktı. Mut Halkevi'nde halk oyunları oynadı. 1965'te TRT Ankara Radyosu'nda imtihana girdi fakat kazanamadı. 1967'de "İkimiz Toprağa Girelim Elif" adlı ilk plağını çıkardı. Piyasada görünmeye başlaması 1970-71 yıllarına denk gelmektedir.
O yıllarda yeniden radyoda tar, kemane, koltuk davulu, bağlama, divan sazı çalgılarıyla sınava girdi ve sınavı kazandı. 1970'li yılların sonlarına doğru müzik yönetmenliği de yaptı.
UNUTURSUN MİHRİBANIM VE MİHRİBAN TÜRKÜLERİYLE EFSANE OLDU
1980'e radyoda kadar mahalli sanatçı olarak çalıştı. Arif Sağ ve Muhlis Akarsu ile birlikte başladığı, daha sonra Yavuz Top’un da katılımı ile genişleyen "Muhabbet" seri albüm çalışmaları, 1980 sonrasında Türk halk müziğinin geniş kitlelere yayılmasında önemli katkı sağlamıştır. Sözlerini Abdürrahim Karakoç'un yazdığı "Unutursun Mihriban'ım" ve "Mihriban" türkülerini seslendirdi. Karacaoğlan'ın şiirlerini besteledi.
1998'de Kültür Bakanlığı tarafından verilen Devlet Sanatçısı unvanını alan Eroğlu, müzik çalışmalarına devam etmekte ve Kültür Bakanlığı'nda Halk Kültürleri ve Oyunları konusunda uzman ve araştırmacı olarak görev yapmaktadır. Kendi adını taşıyan müzik okulunda 1982'den bu yana 5 binden fazla öğrenci eğitim almıştır.
1966’da evlendiği eşi Fatma Eroğlu'ndan ikisi kız, biri erkek üç çocuğu vardır.
"100 BİN AĞAÇLIK ORMAN YAPTI"
Mersin'in Mut ilçesinde kiraladığı 900 dönümlük arazide kendi adını taşıyan 100 bin ağaçlık bir ormanı bulunmaktadır. 2009 yılında yaptığı bir röportajında " 1960'larda buralar hep ormanlıktı, daha sonra orman ve ağaç türleri yok oldu. Gelip geçerken hep bakardım. Çocukluğumdan beri bu sahada gözüm vardı. Bir gün kiralayıp ağaçlandırmaya karar verdim.
1999'da müracaat ettim, 2000'de teslim ettiler. Ondan sonra başladım çalışmaya. Orman Bir hayli büyük, 900 dönüm. Bir kısmı kayalık, ağaç dikilebilecek yer 500-600 dönüm kadar. Dört tür ağaç diktim: Kavak, kızılçam, sedir, meşe. Meşenin bu bölgede doğal bir bitki örtüsü var. Sonra da 'tömbek' dediğimiz dikenli ardıç ve doğal ardıçlarla süslendi alan. Bu orman için tam dokuz senedir çalışıyorum, bazı ağaçlar kocaman oldu, bir kısmı boyumu geçti." şeklinde ormanından bahsetmişti.